20 Haziran 2018 Çarşamba

EVLATLIK


Evleneli 12 yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık.

Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylemişlerdi.

Bu gerçekleri duymak eşim için de benim için de her seferinde yıkım oluyordu. “Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor”

Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyice yitirmemize neden olmuştu.
-Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime
-Sahipsiz onca çocuk varken…

Belki de Allah onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor.

Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor.




Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş, elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Harikulade bir bebekti ve ben ondan gözlerimi alamıyordum.

-Bu… bunu kendimize evlat edinelim dedim.

Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki, sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım.

Ancak yetimhane yetkilileri evlat edinebilmenin biraz güç olduğunu söylemişlerdi,
-Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim. dedim eşime Oda zaten bu konuda en az benim kadar kararlıydı.

O günden 
sonra, gerçekten de onun için çok mücadele etmek zorunda kaldık.

Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk.

Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler.
Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızın tek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti.

Eşimle ben onun için çıldırıyorduk.

Kızım okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık.

Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu. Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede olgun bir çocuktu.

Birgün arkadaşıyla sohbetlerine tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu.

-“Ben evlatlığım” dedi kızım
Arkadaşı şaşkın bir ifade ile sordu;

-“Evlatlık ne demek?”
Küçük kızım şöyle yanıt verdi.
Ä°lgili resim
-“Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir.”

LÜTFEN PAYLAŞALIM

Evimizin Suyu mu Çıkmış

Bu sabah kahvaltı hazırlarken düşündüm.
Evlerden neden bu kadar kaçıyoruz? Haftasonları kahvaltı için akın ediyor insanlar mekanlara. Oysa haftasonu kahvaltısı çok mahrem bir öğün gibi geliyor bana, böyle pijamayla, sabahlıkla, gazeteyle, sofradan kalan birinin sandalyesine uzattığın ayağınla falan kendine özel bir hali var sanki.
Mecbur kalmadıkça çıkmıyorum kahvaltı için, arkadaşlarıma hazırlamaya, güzel bir kahvaltı için daha erken kalkmaya da razıyım. Ama o küçük hane huzurunu kaybetmek istemiyorum. Her şey tek tek gidiyor.


Bakıyorum; artık iki arkadaş buluşacaksa dışarda buluşuyor. Oysa evlerimiz var.


Doğum günleri dışarda kutlanıyor. Oysa evlerimiz var. Artık günler bile dışarıda yapılıyormuş, evleri kaplumbağa kabuğu gibi sadece kendimiz için alıyoruz.
Çok mu yorgunuz, o yüzden mi böyle? Bilmiyorum. Sabah sabah dertlendim bak gene.


Azıcık çocukların kafasını ütüledim bu mevzularla ama yaş icabı çok anlamadılar.
Anlatıyorum anlatıyorum, “ne dedin anne, anlamadık, bir daha anlat” diyorlar. 😊


Size anlatayım bari. Çok net yazamadım ama anlamışsınızdır siz ne demek istediğimi.


Tek cümlede özetlersek;
“evimizin suyu mu çıkmış”
Oyuncu Anne – Şermin Yaşar
LÜTFEN PAYLAŞALIM